Doymak ayrı,Beslenmek ayrıdır:
Doymakla beslenmeyi birbirine karıştırmamalıyız. Beslenmeyi bilen doymadan da beslenebilir.İnsanların çoğu da doyuncaya kadar yerler,fakat bilinçsiz yedikleri için beslenemezler.Sağlıkları da yerinde olmaz.Ancak göbekleri şişirir,bellerini kalınlaştırır ve kilolarını arttırırlar.Böylece kendi kendilerinin hamalı olurlar.Şişmanlık,yanı sıra bir çok hastalık getirir,vücudun endamını bozar ve ömrü kısaltır.Oburlar uzun ömürlü olamazlar.
Uzun ömürlü olmak isteyenler kendi kendini şu gerçeğe inandırmalıdır.
Her insanın doğumundan ölümüne kadar belli ölçüde yiyeceği rızkı vardır.Çok yiyenler,rızkını tez bitirir, çabuk ölürler.Az yiyenler,yemesi gereken rızkını geç tüketir,geç ölürler,yani uzun ömürlü olurlar.Özetle “çok yiyen çok yaşar, çok yiyen az yaşar.“Bu kural asla şaşmaz.
Neden az yemeliyiz?
Yemekte amaç karnı doldurmak değil, beslenmektir. Beslenmek için yemeli, doymak için yememelidir. Bu hususta düstürumuz şu âyet-i kerîme olmalıdır :
“……..Yiyin, için, israf etmeyin. Allah israf edenleri asla sevmez.”
Her şeyde olduğu gibi beslenmede de israf zararlıdır. İsraf üç şeyle olur :
1 – Sağlığa zararlı olurcasına birkaç tür yemeği birarada yemek.
2 – Tabakta yemeği artırıp dökmek. Bu daha da kötüdür.
3 – Doyuncaya kadar yemek, hem israf, hem keseye, hem de sağlığa zarardır.
Kişi yaşamak için yemeli, yemek için yaşamamalıdır. Yemek için yaşayanlar, yemeği amaç edinen kimselerdir Bu, süflî bir gayedir. Hem de bu hal hayvanların huyudur. Şu âyette bildirildiği gibi :
“……… O nankörler (akıllarına düşen her şeyden) yararlanır, çılgınca yaşarlar. Hem de hayvanlar gibi ne bulurlarsa (helâl haram demeden) tıka basa yerler. Onların yeri Cehennem, vücutları yanmaya namzettir.”
Yaşamak için yiyenler, mutluluk içinde rahat yaşamak ve üzerlerine düşen hizmeti lâyıkıyla yapabilmek için, yeteri kadar dengeli beslenerek güçlerini artıran kimselerdir. Bu kimseler için yemek gâye değil vesiledir. Asıl amaçları hizmettir, onlar kendilerine hizmet ederek eksiklerini tamamlarlar. Bilgilerini arttırır, huylarını güzelleştirir, âilelerini ihmâl etmezler. Vatanlarına ve milletlerine karşı görevlerini yaparlar. İşte yaşamak için yiyenler bu kimselerdir.
Böylece Allah’ın verdiği nimetlere karşı da şükretmiş oluruz. Besinlerden aldığımız güçle sadece dünyamız için çalışır da, yediklerimizi ve içtiklerimizi yaratan Allah’ı unutursak, Allah’ı gücendirmiş ve şeytanın peşine düşmüş oluruz. Bakınız bu husuta Allah bizleri ne güzel uyarıyor.
“Ey iman edenler! Eğer Allah’a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların helâlinden, iyilerinden yarıyanından ve yeteri kadar yiyin ve Allah’a şükredin.”
“Ey insanlar! Yer yüzündeki nimetlerin en iyilerinden helâl ve zararsız olanlarını yiyin (Allah’tan gâfil ve isyankâr olarak) şeytanın peşinden gitmeyin. O size açıktan açığa düşmandır.”
“Şeytan size sadece, kötülüğü, zararlı şeyleri, utanmazlığı ve Allah’a karşı (ne mânâya geldiğini) bilmeyeceğiniz şeyleri konuşmanızı emreder.”